• : 0242 345 00 01
Tunanın incisi Budapeşte Türk turistlerin yeni rotası
img
Türkiye

Tunanın incisi Budapeşte Türk turistlerin yeni rotası

 Macaristan'ın başkenti olan Budapeşte, güzelliğiyle de ülkenin gurur kaynağı. Belgrad, Bratislava ve Viyana gibi Tuna'nın ikiye ayırdığı bir diğer Avrupa başkenti olan Budapeşte'ye bu nehir adeta hayat verir. Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs pandemisinin yol açtığı sorunları hızlı bir aşılama çalışmasıyla büyük oranda geride bırakan Macaristan, Avrupa Birliği içerisinde Türk vatandaşlarına kapılarını açan ilk ülkelerden biri oldu. Hâl böyle olunca ülkenin başkenti Budapeşte de dikkatleri üzerine çeken rotalardan biri oldu. Tuna nehrinin bu güzel kentine daha yakından bakalım.

2019 yılının sonlarında Çin'de ortaya çıkan ve ardından da tüm dünyaya yayılıp bir pandemiye dönüşen koronavirüs salgını küresel çapta seyahat faaliyetlerine büyük darbe vurdu. Dünyadaki hemen hemen tüm ülkeler saAncak tüm dünyada aşılama çalışmalarının hız kazanmasıyla birlikte eski dönüş için de umut ışığı belirmeye başladı. Bazı ülkeler kademeli ve kontrollü olsa da eski normale dönme adımları atmaya başladı. Hızlı bir aşılama çalışmasının ardından normal büyük oranda dönen Macaristan, EURO 2020 turnuvasında statlarında tam kapasiteyle taraftarları ağırdı.lgının yayılmasının önüne geçebilmek için sınırlarını tamamen kapattı. Bu dönemde ülkeler arası seyahatler neredeyse durama noktasına geldi.Macaristan'ın başkenti Budapeşte'nin ünlü Ferenç Puşkaş Stadı'nda oynanan maçlar uzun bir aradan sonra futbol seyircilerine yüzde yüzü dolu tribünlerden oluşan bir maç izleme fırsatı sundu. Salgına dair pek çok kısıtlamanın kaldırıldığı Macaristan'da aşılamayla birlikte normal hayata dönüş adımları da bir bir atılıyor.

Macaristan, geçtiğimiz Mayıs ayında henüz pek çok ülkeye kapıları kapalıyken Türk vatandaşlarına koronavirüse karşı iki doz aşı yaptırmış olmaları halinde kapılarını açtığını açıkladı. Macaristan bu kararıyla Avrupa Birliği içinde Türkiye lehine böylesi bir karar alan öncü ülke olmuştu. Karar her iki ülke kamuoyunda da olumlu bir karşılık bulmuştu.Alınan karara göre Macaristan'a gidecek olan Türk vatandaşlarından ülkeye girişte PCR testi ya da karantina istenmeyecek. Pandemi öncesinde olduğu gibi Türk vatandaşları rahatlıkla Macaristan'daki seyahatlerine devam edebilecek. Bununla birlikte aşı olmuş refakatçileriyle birlikte 18 yaşından küçük Türkler de Macaristan'a gidebilecek

Türk vatandaşlarına ülkeye seyahat imkânı sunan Macaristan, Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinden sonra Türk vatandaşlarını kıtada kapılarını açan bir diğer ülke oldu. Pandemi sürecinde 27 üyenin bulunduğu Avrupa Birliği ülkeleri içindeyse giriş imkânı sunan ilk ülke konumunda.

Üstelik Sinovac, Biontech veya Türkiye'de ilerleyen dönemlerde uygulanacak herhangi bir başka aşı da Macaristan devleti tarafından kabul edilecek. Dolayısıyla eskiden de olduğu gibi Schengen vizesi için gerekli olan evrakın yanı sıra aşı yaptırıldığına dair İngilizce e-nabız belgesi seyahat için yeterli olacağı da açıklanmıştı.

Neredeyse bir buçuk yıldır pek çok ülkeye turistik ziyaret gerçekleştirilememesinin ardından bu haber, yazın farklı bir rotaya gitmek isteyen Türk vatandaşları için büyük öneme sahip. Mesafe ve kültürel bakımdan Türkiye'ye büyük yakınlığa sahip Macaristan, fiyatlar konusunda da pek çok Avrupa ülkesinin aksine bütçe dostu.

Dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak kabul edilen Macaristan'ın başkenti Budapeşte ise bu ülkeye yapacağınız seyahatte mutlaka görülmesi gereken bir yer. Tuna nehrinin iki kıyısında yükselen bu tarihi şehir, başta Macaristan Parlamentosu olmak üzere çok sayıda görkemli yapıya da ev sahipliği yapıyor.

O halde yeniden seyahat imkânın başladığı Macaristan'ın başkenti Budapeşte'yi daha yakından tanıyalım. Bu tarihi şehir 19. yüzyılda Budin ve Peşt olarak iki farklı kentin birleşmesinin ardından bugünkü halini aldı. Özgürlüğün başkenti, Doğu'nun Parisi, Avrupa'nın kalbi gibi unvanlara sahip olan Budapeşte'ye en çok yakışan sıfatlardan biri de Tuna'nın incisi.

17 Kasım 1873'te Buda ve Peşt'in birleştirilip tek bir kente dönüşmesiyle oluşan Budapeşte, Viyana'dan sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun en önemli ikinci kenti konumundaydı. Ancak bu tarihi kentin önemi elbette çok daha gerilere gidiyor. 4. yüzyılda Hunların Orta Asya'dan gelip yerleştiği bölgeye sonrasında Arpad önderliğinde Macar boyları da yerleşmeye başladı.

9. yüzyılda Macarların yedi boyunun Orta Asya'dan gelip bugünkü topraklarına yerleşmesi şerefine 1896'da Kahramanlar Meydanı inşa edildi. Macarcası Hösök Tere olan Kahramanlar Anıtı'nda Macar tarihinin önemli krallarının yanı sıra Arpad ve Taş gibi önemli Macar liderlerin de heykeli bulunur.

Kentin adının nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan biri de Buda'nın, Hun Hakanı ve Attila'nın amcası Bleda'dan geldiği düşünülmekte. Peşt'in ise düzlük anlamına geldiği düşünülüyor. Bakıldığında kentin Peşte tarafı alabildiğine uzanan bir düzlükte kuruludur.

Kentin adının nereden geldiği konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan biri de Buda'nın, Hun Hakanı ve Attila'nın amcası Bleda'dan geldiği düşünülmekte. Peşt'in ise düzlük anlamına geldiği düşünülüyor. Bakıldığında kentin Peşte tarafı alabildiğine uzanan bir düzlükte kuruludur.

Bu dönemde Hristiyanlığın Katolik mezhebine bağlı olan Macarlar, Papalık tarafından dinin koruyucusu ve dinin en doğudaki devleti olarak tanındı. Budapeşte'deki en büyük dini yapısı olan ve 1905'te ibadete açılan Szent İstvan Bazilikası Macar Kralı İstvan'ın adını almıştır. 96 metre yüksekliğe sahip olan Szent İstvan Bazilikası, bu yüksekliğinin nedeni Macarların 896 yılında bugünkü topraklarına gelmesinden ötürüdür.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde fethedilen ve 1699'a kadar Osmanlı hakimiyetinde kalan Budin'de çok sayıda cami, hamam ve kervansaray inşa edildi. Kente hakim bir konumda bulunan Hz. Meryem Kilisesi bu dönemde camiye çevrildi. Burada kılınan ilk cuma namazında, Budapeşte'de kabri bulunan Gül Baba vefat etti.

Galatasaray'ın manevi kurucusu olarak kabul edilen ve taşıdığı sarı-kırmızı güllerle takımın renklerine de ilham olan Gül Baba, Kanuni ile birlikte Macaristan Seferi'nde yer alan bir isimdi. Kentin Buda tarafında bulunan Gül Baba türbesi geçtiğimiz yıllarda Türkiye ve Macaristan hükumetlerinin ortak girişimleriyle restore edilmişti. Türbe, Osmanlı'nın en batıdaki izlerinden biridir.

1699'daki Karlofça Anlaşması ile tarihte Osmanlı'nın kaybettiği ilk toprak olan Budin'de bu tarihten sonra Avusturya hakimiyeti ön plana çıkmaya başladı. Sonrasında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu adını alacak devlette Buda ve Peşt önemli kentler olarak hızla gelişmeye başladı

1830'larda Peşt'e büyük zararlar veren Tuna taşkınları bölgenin kaderini değiştirecek bir karara neden oldu. Bu tarihten itibaren Peşt, Fransız ve Avusturyalı mimarları tarafından tabiri caizse sil baştan inşa edildi. Bölgede Macarların, milliyetçilik akımının da etkisiyle sürekli ayaklanmalar gerçekleştirmesinin ardından Viyana yönetimi kentin gelişmesine daha fazla önem vermeye başladı.

Kentte 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gerçekleşmeye başlayan yatırımlar sayesinde Budapeşte bugünkü görünümünü kazandı. Kentin dört bir yanına Viyana'daki benzerleri gibi binalar inşa edilmeye başlandı. Bu süreçte Budapeşte sayısız anıtsal yapı kazanmış oldu.

1873 yılına gelindiğinde dönemin bölge valisinin kararıyla iki ayrı kent olan Buda ve Peşt birleştirildi. Bu tarihten sonra daha da önemli bir hale gelen kente anıtsal yapılar yükselmeye başladı. Bunlardan birisi kuşkusuz görkemli Parlamento binasıdır. İmre Steindl'ın mimarlığını üstlendiği ve 96 metre yüksekliğe sahip olan Parlamento Binası, Szent Istvan Bazilikası ile aynı yüksekliğe sahiptir. Bunun nedeni de tıpkı bazilikadaki gibi Macarların bu topraklara geldikleri 896 yılına bir atıftır.

Budapeşte denince akla gelen ilk yerlerden biri kuşkusuz Zincir köprüdür. Dönemin önemli isimlerinden Kont Szechenyi tarafından inşa ettirilen ve bazen de onun adıyla anılan köprü, 1849 yılında açılmıştır. Babasının Buda yakasındaki cenazesine yoğun kar yağışı nedeniyle geçemeyen Kont Szechenyi bu acı olayın ardından böyle bir köprü yaptırmaya karar verir.

İskoç mimar William Tierney Clark'ın yaptığı köprü 375 metre uzunluğa sahiptir. Yayaların yanı sıra motorlu taşıtlar da köprüden geçebilmektedir. Köprü, oldukça trajik bir hikayeye sahiptir. Köprünün Mimarı Clark, inşaat bittikten sonra eserine duyduğu güvenden ötürü herhangi bir kusur bulan olursa intihar edeceğini belirtir.

Köprünün her iki yönünde bulunan toplan dört aslan heykeline bakan küçük bir kız, aslanların dilinin olmadığını fark eder. Bu haber kısa sürede Britanya'da yaşayan Clark'a ulaşır. Rivayete göre ünlü İskoç mimar William Tierney Clark'ın ölümünün nedeni, işte bu küçük kızın köprüde bulduğu kusurdur.

Kont Szechenyi'nin Budapeşte'ye hediye ettiği yapılardan bir diğeri de bu devasa havuzdur. Dondurucu kış havalarında bile girilebilen bu sıcak su kaynağı Budapeştelilerin en önemli sosyalleşme mekanlarından biri olarak kabul görür. Termal bir kaplıca olan bu görkemli yapı 1913'te açılmıştır. termal, magnezyum ve kalsiyum bakımından oldukça zengindir.

Budapeşte'nin bir diğer dikkat çekici yönü kıta Avrupası'nın en eski metro hatlarından birine ev sahipliği yapmasıdır. Bir numaralı hat, 1896'da Budapeştelilerin kullanımına açılmıştır. Budapeşte, Londra, İstanbul ve Paris ile birlikte toplu taşımada bu büyük yeniliğe imza atmış dört şehirden biridir.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından bağımsızlığını kazanan Budapeşte İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanların işgaline uğradı. Kent, işgal sırasında büyük yıkım yaşadı. Almanların bombaladığı başta Zincir Köprü olmak üzere pek çok yapı savaş sonrası yeniden inşa edildi.

Önemli bir Yahudi nüfusa ev sahipliği yapan ve hatta kıtanın en büyük sinagogunun bulunduğu Budapeşte'deki Yahudiler, Naziler tarafından Tuna nehri kıyısında kurşuna dizilip nehre atıldı Bu savaş kurbanlarını temsilen Parlamento binasının hemen yanında ayakkabı heykelleri inşa edilmiştir.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği tarafından kurtarılan Budapeşte'de, zamanla Rus hakimiyeti kalıcı hale gelmeye başladı. Bu durumdan rahatsız olan ve iç işlerine karışılmasını protesto eden binlerce Macar, Ruslar tarafından öldürüldü. 1956 yılında Budapeşte'ye giren Rus tankları, yıllarca kentte kaldı.

Rus yönetiminde kentin pek çok yeri yeniden inşa edilirken, Budapeşte dışında da yüksek katlı bloklar yapıldı. İnce duvarlara sahip olan bu blokların bu şekilde inşa edilme nedeni, hereksin birbirini duyabilmesi ve yönetimin aleyhine konuşanın daha kolay tespit edilebilmesiydi.

Bu dönemin simge yapılarından biri de Gellert Tepesi'nde yer alan devasa boyuttaki heykeldir. Budapeşte'nin en yüksek noktası olarak da bilinen Gellert Tepesi'ne 19. yüzyılda bir kale inşa edilmiştir. 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilen bölge, Budapeşte'ye gelen ziyaretçilerin en çok gittiği yerlerden biridir.Yaygın bir ulaşım ağına sahip olan Budapeşte'de bu sarp tepeye erişebilmek için de turistik füniküler hat da bulunmakta. Bu füniküler hat aynı zamanda Budapeşte'yi kuş bakışı görebilmeniz için de büyük bir fırsat sağlamakta. Ancak bu fırsatı yakalayabileceğiniz tek yer burası değil.

Kentin Peşte tarafında yer alan dönme dolap bu açıdan en önemli turistik rota olma özelliği taşıyor. Erzebet Meydanı'ndan bulunan dönme dolap 65 metre yüksekliğe sahip. Kentin en düzlük bölgesinde yer alması nedeniyle buradan Budapeşte'nin büyük bir bölümünü görebilme fırsatınız bulunuyor.

Demir Perde çöktükten sonra yüzünü hızlı bir şekilde batıya dönen Macaristan, günümüzde Avrupa Birliği'ne tam üyedir. Hızlı gelişen ekonomisiyle dikkat çeken Macaristan'da işsizlik oldukça düşük seviyelerdedir. Macarlar ulusal para birimleri Forint'i kullanamaya devam ediyor.

Nobel'in bilim ödüllerinde oldukça iyi bir dereceye sahip olan Macarların başkenti, dünyaca ünlü üniversitelere de ev sahipliği yapmaktadır. Öyle ki pek çok Türk vatandaşı da buraya eğitim için gelmekte. Aynı zamanda bu öğrenciler için çok sayıda burs imkânı da sağlanmakta.



İlginizi Çekebilir

Etiketler